BARAJLARIMIZI BİRLİKTE KURTARALIM: KAYIP KAÇAK YÖNETİMİ KÖK SORUN VE ÇÖZÜMLER II

 

Kayıp kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Söz konusu fark teknik kayıplardan ve yasal olmayan bir şekilde elektiriğin kaçak kullanılmasından oluşmaktadır. 2014 verilerine göre, ülkemizde 31 milyar kwh yıllık kayıp kaçağın olduğu ve bunun sisteme giren enerjinin %17’sine ulaştığı hesaplanmıştır. Kaçağın %60’ı, üç dağıtım bölgesinden gelmektedir. Kayıp kaçak elektiriğin temin maliyeti 6 milyar lirayı aşmaktadır.

 

Ülkeler bazında kayıp-kaçak oranlarına baktığımızda ise bu oran İngiltere’de %7,1, Almanya’da % 3,85, Çin’ de ise %6 seviyesindedir. Bu oranlar ülke olarak, KK’ yı düşürmek için ciddi bir çaba göstermemiz gerektiğini göstermektedir.

 

ÖZELLEŞTİRME SONRASINDA KK ARTTI MI?

 

Özelleştirme süreci öncesinde, hem kamu hem de özel sektörde, bu alanda hızlı bir iyileşme olacağına dair bir beklenti ve iyimserlik vardı. Özelleştirme sonrası süreçte ise maalesef işin göründüğü gibi kolay olmadığı anlaşılmıştır. Fiili kaçak oranları, ihalelerde resmi olarak deklare edilen oranlardan farklı çıkmıştır. Sayaçlara aşırı müdahaleler, suni olarak tahakkukun artmasına neden olmuştur. Bunlar düzeltilince, kayıp kaçağın gerçekte, %17’ler seviyesinde olduğu anlaşılmıştır

Sahadaki zeminin sertliği, yıllara dayalı kullanım alışkanlığının kısa sürede değişmesinin imkansız olması, güvenliğin yeterince sağlanamaması, milyar dolarlık kaybın sebep olduğu eko-sistemi devam ettirme azim ve kararlılığı, hukuki alt yapının yetersiz olması sürecin ne polisye tedbirlerle ne de tek başına şirketler eliyle yönetilmeyeceğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Şirketler batsın eski sisteme geri dönülsün anlayışı yaşanan dirençlerin en önemli gerekçesiydi. Diğer önemli bir gerekçe bölge insanı ile ilgiliydi. Güvensizlik üzerine kurulu bir dünyaları vardı.

Aslında haklı gerekçeleri, mağduriyetleri de dikkate değerdi. Haklı nedenleri için, canını verir ama alışkanlığını değiştirmezlerdi. Kök sorunları çözmeden hepsini itham altında tutmak bölge insanına haksızlıktı.

Özellikle tarımsal sulama abonelerinde karşılaşılan direnç ve artan güvenlik sorunları, mücbir sebebin (force majeure) ortaya çıkmasına sebep oldu. Mevcut şartlar altında hedeflerin gerçekleştirilmesinin imkansız olduğu herkes tarafından anlaşıldı.

Bu durumda dağıtım şirketleri ya devlete iade edilecek ya da oyunun kuralları yeniden yazılacaktı. Bu geri dönüş sistemin alt üst oluşuna neden olacaktı. Kayıp kaçakla mücadelenin kamu yönetimiyle yapılamayacağı tecrübeyle sabitti. Devlet geri dönüşe müsaade etmeyerek kararlılığını gösterdi ve oyunun kurallarını yeniden yazdı. Peki kayıp kaçakla mücadelede nasıl başarı sağlanacak? Bunun cevabını vermeden önce özelleştirme süreci başarı oldu mu sorusuna cevap verelim.


 

ÖZELLEŞTİRME BAŞARILI MI?

Sektördeki özelleştirme uygulaması, kamu kurumlarının özel sektöre şapka çıkarttığı bir süreç olmuştur. Özelleştirmede 13 milyar dolarlık bir rakama ulaşılmıştır. Türkiye’nin elektrik iletim ve dağıtım şebeke uzunluğunda dünyanın en büyük beşinci, Avrupa’nın ise en büyük üçüncü şebekesidir. Bu şebeke 30-40 yıllık teknik ömre sahiptir. Söz konusu yenileme ve ilave yatırım talebini özel sektör tarafından gerçekleştirilecektir. Bunun için sadece 2016-2020 yılları arasında 18 milyarlık bir kaynak harcanacaktır. Özel sektör sonrası tahsilat oranlarındaki artışı hazinenin yükünü azaltmıştır. Tahakkuk edip tahsil edilmeyen rakamlar elektrik borcu olarak kalıyor ve hazine mahsuplaşma yoluyla da olsa bunu ödüyordu. Son 3 yılda 1 milyar dolardan fazla tahakkuk ve tahsilatın yapılıp devlet kurumlarına aktarıldığını görüyoruz. Bu tempo devam ederse nerdeyse her yıl Dicle, Aras ve Van Gölü Dağıtım Bölgelerinin özelleştirme bedeli kadar ek tahakkuk ve tahsilat yapılıp devlet kurumlarına aktarılmış olacaktır.

Kayıp kaçakla mücadelede inisiyatifin özel sektöre geçmesi zorunlu bir süreçti. Özelleştirme, devletin kayıp kaçakla mücadelesinde kararlı olduğunun en önemli göstergesidir. Ve devlet bir şeyi sonlandırmaya karar verdiğinde er geç o hedefe ulaşılacağını biliyoruz. Bize göre en önemli kazanç, kayıp kaçağın neden düşürülemediğinin kök nedenlerinin ve nasıl çözülebileceğine dair yeni iş modellerinin ortaya çıkmasıdır. Şöyle ki:

 

  • ALIŞKANLIKLAR VE RASYONALİZASYON

Kaçağın yaygın olduğu bölgelerde yaşayan insanlar, bunu yaşamın doğal bir parçası haline getirmiştir. Kendinlerince çok güçlü savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir. Buna göre bölgede mağduriyet yaşanmaktadır ve bu devlet bu mağduriyeti gidermelidir. Bunun bir yolu elektriğin bedel ödemeden kullanılmasıdır.

Elektriğin zaten bu bölgede üretildiği, dolayısıyla bu bölge insanın ücret ödemeden kullanmasının hak olduğu yaygın bir söylemdir. Tarımsal sulama faaliyetleri için istihdam edilen binlerce insan vardır. Elektrik bedelinin tamamı ödendiğinde para kazanmaları neredeyse imkansız gözükmektedir. Çiftçiler aç kalmak veya elektriği kaçak kullanmak arasında tercihte bulunduklarını ifade etmektedir. Yine çeşitli sebeplerle göç etmiş , ekonomik durumu zayıf ciddi bir kitle vardır. Olaya ideolojik olarak bakan, ayrıca özel sektörü iflas ettirip eski sistemi getirmek için uğraşan sayıca az ancak etkin bir kesim bulunmaktadır. Elektriğin aydınlatma faaliyetlerinin ısınma ve soğutma faaliyetlerinin dışında kullanılması öncelikli olarak kırsalda yaşayanların, özellikle kadınların hayatını radikal anlamda etkilemektedir. Bunun sağladığı kolaylıklar, bedava elektrik kullanımını vazgeçilmez hale getirmektedir. Yeni yetişen nesil de bu ortamda yetişince kaçak elektrik kullanmak son derece normal bir hale gelmektedir.

Düşünceler değişmeden davranışları değiştiremeyiz. Devlet eliyle yönetim, elektriğin bedelinin devlet tarafından karşılandığı algısına yol açıyordu. Gerçekte kayıp kaçapın bedeli, 76 milyon tarafından ödenmektedir. Özel sektör eliyle bunun anlatılması daha kolay olacaktır. Bir taraftan haklı vatandaşların mağduriyetleri giderilirken, diğer taraftan suistimal edenler karşısında sert ve kararlı bir duruşa ihtiyaç olacaktır. Merkez ve kırsal için farklı stratejilerin geliştirilmesi, buna uygun sosyal politika ve projelerin hayata geçirlimesi halinde mesafe alınacaktır diye düşünüyoruz. Özellikle yeni yetişen nesli ve kadınları hedef alan bilinçlendirme ve bilgilendirme çabaları ile projelerin olumlu sonuç vereceğine inanıyoruz. Her ne kadar kaçak kullanım konforlu bir alan oluştursada hiç bir nesil elektrik için isminin lekelenmesini, hiç bir kadın, aile fertlerinin sistemle kavgalı olmasını istemeyecektir.

 

  • HAYALETLERİN YÖNETİMİ: DATA KALİTESİ

Kaçağın en köklü nedeni, fili kullanıcılar ile sistemde kayıtlı abonelerin farklı kişilerden oluşmasıdır. Veri kalitesi o kadar yetersiz ve kötüdür ki, bazı bölgelerde abonelerin %30-40’nın sadece ad ve soyadı bilgisi vardır. Kimlik bilgileri, adres bilgileri eksiktir. Var olan kayıtlı isimlerde muhtemelen ya yaşamıyor veya fiilen o adreste oturmuyorlardır. Veri kalitesi sorunu adres ve şebeke bilgileri için geçerlidir. Realite böyle olunca hayali aboneler üzerine kurulu bir sistem ortaya çıkmaktadır.

Şirketlerin DNA’ sı verisidir. Bu bozuk yapıda kayıp kaçakla mücadele edemesiniz. Hukuki ve idari süreçleri ilerletmezsiniz. Bu yasal olarak usulsuz kullanım olarak tanımlanır ve parasal müeyyidelerden enerji kesintisine kadar ağır yaptırımları vardır. Ancak yasal kısıtlamalar nedeniyle, fiilen elektriği kullanan hanelerde oturanlarla, sistemde kayıtlı abonelerin açığa çıkartılması için yeterli değildir.

 

Elektrik Dağıtım şirketleri kamu hizmeti veren kuruluşlardır. Kimlik bilgilerini kaydederken nasıl MERNİS sisteminden teyit alıp bilgileri doğruluyorlarsa, adresleri de teyit etmeleri, hatta burada oturup oturmadıklarını bilmeleri gerekmektedir. Bunun önündeki yasal engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bizim iddiamız şudur: Fiili aboneler açığa çıkartıldığında başka kimliklerin arkasına saklanma dönemi sona erecek, kayıp kaçakla mücadelede önemli bir aşamaya geçilecektir. Bunun için gerekli yasal düzenlemelerin ve saha çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç vardır. Gerçek tüketiciler ne devlet, ne şirketle karşı karşıya gelmek isterler. Onun için, fiili tüketicilerin, abone ve ya müşteri olarak sistemde kayıtlı olması, kayıp kaçakla mücadelenin olmazsa olmaz şartıdır.

 

  • KAÇAĞIN LOKALİZE EDİLEMEMESİ : ÖLÇMEDİĞİNİZİ YÖNETEMEZSİNİZ

Enerji girdi noktalarının ölçülmemesi ve kayıp kaçağın lokalize edilmemesi kayıp kaçakla mücadele stratejilerinin doğru çizilememesine neden olmuştur. Bu temel alt yapı kurulamazsa kayıp kaçakla mücadelenin imkansız olacağını kanaatindeyiz. Fider, trafo, ilçe, köy, mahalle, apartman vs bazında kaçağı ölçemiyorsak, bu süreci hiç kimse yönetemez.

Kayıp kaçakla mücadele için ölçü yönetim sistemlerinin kurulmasına ihtiyaç vardır. Bu sistemde şebekede kullanılan ve kayıt altına alınan enerjinin neredeyse tamamı uçtan uca izlenebilir hale gelmektedir. Bu yapıda, kişilerin kaçak yapabilmesi için 6 noktaya birden müdahele etmesi gerekmektedir.

Sistemin kurulduğu pilot bölgelerde, müşterilerin verdikleri ilk tepki, enerji tüketimini radikal anlamda düşürmesidir. Nitekim bir dağıtım bölgesinin Gevaş ilçesinde, 7.000 abone üzerinde gerçekleştirdiği çalışma umut vericidir. Kayıp kaçak ciddi anlamada azalmış, tahakkuk ve tahsilat artmış, vatandaşlar kesintisiz kaliteli enerji almaya başlamıştır. Şirketi destekleyen müşterilerin sayısı artmıştır. Gevaş Kaymakamlığının otorite tesisi, ilçe ileri gelenlerin inovatif projeye sahip çıkması ile proje başarılı olmuş ve vatandaşların yaşam kaliteleri de değişmiştir. Bu uygulamaları da dikkate alarak ve güvenliği tesis ederek , akıllı şebeke yatırımları ile paralel olarak, ölçü yönetim sistemleri ayağa kaldırılmalıdır. İl, ilçe merkezi ve kırsal sıralamasına göre sistem yaygınlaştırılmalıdır. 2020 Türkiye akıllı şebeke startejsinin ana önceliği bu sistemleri ayağa kaldıracak alt yapıları kurmak ve gerekli kaynakları tahsis etmek olmalıdır diye düşünüyoruz.

  • DİNİ VE KÜLTÜREL REFERANSLARIN ZAYIFLAMASI

Bölge insanın en çok duyduğu, kullandığı cümlelerin başında şunlar gelmektedir: “Helal lokma ye, kul hakkı yeme”, “Harama el uzatmama” “Alın teri ile para kazan” “ Harama el uzatma sofranın bereketi evin huzuru kalkar”….

Kuran‘ı Kerimde özellikle Mutaffifin Suresi “ölçü ve tartıda hile yapanların akibetleri” ile ilgili şiddetli uyarılar çok nettir.Muhafazakar olarak bilinen bölgelerde yaşanan ağır sorunlarında etkisi ile bu değerlerin aşınmasının nedenleri üzerinde durmak gerekmektedir. Bu değerlerin etkisini gösterdği Siirt özellikle Tillo bölgesi kaçağın en düşük olduğu yerlerin başında gelmektedir.

Dini, milli veya halkçı söylemlerden hangisini kullanırsak kullanalım, işin özünde 76 milyon insanın kaçak kullanan insanlarda hakkı vardır. Bölge halkı tarafından bunun yeterince anlaşıldığından emin değiliz. Bu farkındalığın artmasında siyasilere, şirkete ve sivil toplum örgütlerine çok önemli bir roller düşmektedir. Okullarda çocuklar ve köylerdeki kadınlara yönelik bilinçlendirme çalışmalarının sürekli yapılması gerekmektedir.

Bölge maalesef terör, fakirlik ve kaçak elektrikle anılmaktadır. Kayıp kaçakla mücadele bölge üzerindeki imajın bakış açısının değişmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Ben bölge insanın bu fırsatı değerlendireceğine inanıyorum.

  • EKO SİSTEMDEN BESLENENLER, PROFESYONEL ŞEBEKELER &SUİSTİMALLER

Ortada ciddi bir rant vardır. Rantın büyüklüğünü şu şeklide belirtelim: Kaçağın yoğun olduğu bölgelerde, kaçak elektiriğin maliyeti, toplanan vergilerin iki katına ulaşmaktadır. Bu rant kaçak eko-sistemini oluşturmuştur. Ancak kaçağı gerçekleştirmek için şebeke sistemine müdahele etmek ciddi teknik bilgi ve cesaret gerektirmektedir. Bu konuda ihtisaslaşmış organize şebekeler olmazsa bu faaliyetlerin sürdürülmesinin imkansız olduğunu belirtelim.

Kayıp kaçakla mücadelenin en zorlu katmanlarından birisi bu şebekelerin açığa çıkartılmasıdır ve başarılması gereken bir süreçtir.

 

  • GÜVEN EKSİKLİĞİ

Bölge halkı, yıllardır yaşadığı travamtik olaylarında etkisiyle kendisini güvende hissetmemektedir. Bu güvensizlik şirketlerle olan ilişkilerine de yansımaktadır. %70’lere varan indirimlere rağmen açılan kampanyalara ilgili gösterilmeyişinin bir nedeni budur.

Söz konusu güvenin tesisi için sosyal projeler, iletişim kanallarının açık olması önemli rol oynayacaktır. Bununla birlikte, özellikle tarımsal sulama için verilen taahütlerin yasal alt yapıya kavuşması önem arz etmektedir. Özelleştirme sürecinin bölge halkına en büyük faydası haklı oldukları konularda, şirket sahip ve yetkililerinin bu sorunlarını masaya getirmesidir. Bu sayede ilgili tüm tarafların katılımı ile çözümler aranmaya başlamıştır. Bu çabaların devamı, şirkete ve sistem olan güveni arttıracaktır.

 

  • HUKUKİ ALT YAPI VE MÜEYYİDELERİN YETERSİZİLİĞİ

 

Dünya uygulamalarından farklı olarak elektriğin kaçak kullanımı ülkemizde kanunen “suç” olmaktan çıkartılmıştır. Ülkemizde “usülsüz kullanım” olarak değerlendirilen kaçak kullanım, Dünya uygulamalarında 1 ile 4 yıl arasında hapis cezasını ve ilave para cezasını gerektiren, adi suç mertebesinde görülen ve uzmanlaşmış mahkemelerin davaları incelediği bir suçtur.

Kayıp kaçakla mücadelede uygulanacak usul ve esaslar, buraya yönelik yapılacak yatırımlar ve tahsis edilecek kaynaklar farklılık arz etmektedir. Bu konuda gerekli revizeler ve düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu süreçlerin devam etmesi gerekmektedir. Kaçağın yendien suç olarak tanımlanması hususunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

 

  • TARIMSAL SULAMA

 

Tarımsal sulama nedeniyle tüketilen enerji, kaçağın ana kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülke çapında 8-9 milyar kWh elektiriğin tarımsal sulama faaliyetleri için tüketildiğini ve bunun yaklaşık 4-5 milyar kWh’ nın kaçak olduğunu düşünüyoruz. Diğer bir ifade ile Dicle Elektrik, Toroslar ve Meram Dağıtım Bölgelerinin en önemli sorunu budur. Bu sorun çözülmesi halinde Dicle’de kaçağın %30’u, Türkiye çapında ise %15’i çözülmüş olacaktır.

 

Türkiye’de yaklaşık 150 milyon dönüm arazi ekilip destekleme alınmaktadır. Bunun içinde elektrik kullanılarak üretim yapılabilecek pamuk, mısır, soya fasülyesi, yonca, patetes gibi ürünler vardır. Söz konusu üretimi yaparken israf had safhaya ulaşmaktadır. İsrafın da etkisi ile aşırı tüketilen bir elektrik vardır. Bunun bedelini tam ödemeleri halinde üretim ekonomik olmaktan çıkmaktadır. Mümkünse 24 saat sulama, yağmurda dahi sulama yapıldığı görülmektedir.

 

İsraf kabul edilebilir bir durum değildir. Ancak ekonomik yaşantısını devam ettirmek ve ülke tarımı için hayati derecede önemli olan bu ürünlerin üretilmesi için elektrik gereklidir. Eğer elektrik ile sulama ihtiyacı ortadan kaldırılmaz ve teşvik politikasında bir rdeğişiklik olmaz ise bu sorunun çözülmesi mümkün görülmemektedir.

 

Tarımsal sulama yapılan bölge ile hanelerin iç içe olması da enerji kesintisi yoluyla kimseyi mağdur etmeden enerjiyi düşürmeyi imkansız kılmaktadır. Sulama kanaletleri ve baraj projelerinin tamamlanması, gübre, mazot gibi elektriğin de ana bir girdi olarak tanımlanması ve teşvik politikasının buna göre düzenlenmesi, çiftçilerin gelir elde etmelerini sağlayacak kadar elektrik desteğinin verilmesi ve bunun kayıt altına alınma şartının getirilmesi, destekten ürün satışına kadar abonelendirme esasının getirilmesi, hatların ayrıştırılması,trafo merkezlerinin fiziksel güvenliğinin sağlanması, ölçü yönetim sisteminin kurulması çözüm önerilerinin başında gelmektedir Çiftçinin güven duyacağı ve şirket tarafından sürecin etkin işletileceği hukuki ve teknik yapının kurulması gerekiyor. Diğer bir ifade ile güven ve matematiğin esas olduğu bir yapıya ihtiyaç duyulmaktadır.

 

9 -MESKENLER: BÖLGE İNSANININ TÖHMETTEN KURTARMAK

 

Meskenlerde ısınma ve soğutma amacıyla elektrik kullanımı maalesef kaçağın ikinci ana nedenidir. Terör nedeniyle yatırımlar az, işsizlik yüksek, gelir düzeyleri düşüktür. Kayıp-kaçak sorununa, ekonomik bağlamıyla beraber sosyal tarafıyla da ele alınarak çözüm önerileri getirilmelidir.

Özellikle tüketici desteği çözüm politikalarında öne çıkmaktadır. Maddi durumu yeterli olmayan ailelere verilecek sosyal destek, elektrik faturasını ödeyemeyen veya abone olmayanları sisteme dahil etmesi açısından önemlidir. Çünkü, verilecek sosyal destek miktarı, engellenecek kayıp-kaçak faturasından düşüktür. Onun için sosyal tarife ve desteklerle desteklenen bir çözüm modeline ihtiyaç vardır.

 

Buna ilaveten iki çözüm önerimiz daha vardır: Uygulanan teknik yöntemler ve fiziksel sertlikler kayıp kaçakla mücadeleyi anlamsız kılmaktadır. Sayaçlara ne kadar müdahele edilirse edilsin elektrik tüketiminin bir bedeli olmalıdır. Trafo bazlı tespit yapılmak ve sosyal tarifeler uygulanmak kaydıyla, özellikle köy ve mahallerde, hatta apartmanlarda EPDK nın belirleyeceği bir oranda asgari tahakkukun yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Sayaca ne kadar müdahele ederse etsin bunun bedelinin ödeneceği düşüncesi insanları kayıtlı sistem içinde hareket etmeye zorlayacaktır.

Müşteri kredibilitesi ve risk yönetim sisteminin kurulması, ulusal referas sisteminde kaçak elektrik kullananların özel listelerde takip edilmesinin polisiye veya adli mekanizmalardan daha etkili kılacağını düşünüyoruz.

 

  • TİCARETHANE VE SANAYİ

Ticarethane ve imalathaneler kaçağın diğer merkezleridir ve bunlara özgü çözümlerin geliştirilmesi gerekmektedir.

Örneğin özel geliştirilmiş trafoların kullanılması önem arzetmektir. Meskenler için önerdiğimiz çözüm modelininde burada da uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Plastikçiler, dökümcüler, fırınlar, çırçır fabirkaları, hatta oteller gibi farklı meslek gruplarına farklı çözümler ürtetilip uygulanmalıdır.

 

  • GÜVENLİK VE TERÖR SORUNU

Güvenliğin tesis edilmediği yerde ticari faaliyetlerinizi yerine getirme şansınız yoktur. İşin doğası gereği tahakkuka esas sayaçların tarlada, fabrikada hanelerin içinde olduğu ve buna erişimde fiziksel şiddetle karşılaşıldığında en asli faalitelerinizi de yerine getirmezsiniz.

Şüphesiz ki güvenlik ve terör sorunu çözülmeden değil elektirikte kayıp kaçakla mücadele küçük ölçekli ticari bir faaliyetin bile sürdürülme imkanı olmaktadır. Başta TEİAŞ olmak üzere hizmet veren binaların fiziksel ve açısından güvenlik zaafiyeti bulunmaktadır. Enerji kesintilerinde vatandaşların küçük bir çabayla sistemlere erişebilmeleri mücadeleyi imkansız hale getirmektedir. Güvenliğin tesisinin sağlandığı bölgelerde sıra dışı iyileşmelerin olacağına inanıyoruz.

 

  • ŞİRKET YÖNETİM METODOLOJİSİ VE YETERLİ SAYIDA NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞI

Oyunun ana aktörü şirketlerdir. Devlet kurumlarına göre hareket ve manevra kabiliyetleri daha yüksektir.

Ancak uyguladıkları metodolojilerle şebeke alt yapısı telekom alt yapısına dönüştürmeleri veya yaklaştırmaları gerekmektedir. Akıllı şebekeler bu anlamda bir çıkış noktasıdır. Yaşanan en büyük zorluk yeterli sayı ve nitelikte insan kaynağı istihdamıdır. Güvenliğin tesisi ile birlikte oluşacak bir zeminde özel sektör reflekslerinin sorunun çözümüne katkı sağlayacağına inanıyoruz. Şirketler toplumun güveni ve dinamiklerin desteğini kazanırken başta devlet olmak üzere ilgili tarafların kararlı bir şekilde şirketlere, haklı oldukları noktalarda, kesintisiz desteği devam ettirmesi kayıp kaçakla mücadelenin en önemli şartlarındandır.

Özetle kayıp kaçakla mücadelede dönülmez bir yola girilmiştir. Bu uzun ince yol bir çok projenin hayat geçmesini, çaba ve gayreti gerektirmektedir. Sanırım aşağıdaki karikatür bunu güzel özetlemektedir. Bu konuda bir çok aktörün pozisyon alması gelecek için umutlanmamızı sağlamaktadır.

Abdullah Sevimli

RMC -Founder